In April 2025, we spent a few days in Tbilisi, staying in a house with an Italian-style courtyard. Our home was on the upper floor of one of those old buildings connected by wooden balconies.
Our neighbor was an elderly Georgian woman. Although we didn’t speak the same language, she would send us off every morning with a gentle smile and a wave.
Every street we walked down seemed to open into yet another courtyard. It felt as if the city kept guiding us into the heart of these intertwined lives.
When you walk through the streets of Tbilisi, it’s not uncommon to catch a glimpse of life inside old buildings. Through an open door, you might spot a shared courtyard: colorful laundry fluttering on clotheslines, tomato plants in pots, and neighbors chatting by the stairway.
These spaces are more than just backyards—they are living communities. The buildings that frame them are known as Italian courtyard houses.
“Italian”—But Uniquely Georgian
The name Italian courtyard house might suggest a direct connection to Italy, but that’s not quite accurate. The term came into use because the layout of these homes resembles the courtyard-centered design of Italian city houses. In reality, these buildings are a local adaptation that also reflect Ottoman and Persian architectural influences.
Key Architectural Features
These houses became popular in Tbilisi in the late 19th and early 20th centuries, during the Tsarist era. The city, under Russian Empire control since 1801, was rapidly urbanizing. With people from different ethnic and religious backgrounds living together, these buildings became a physical symbol of Tbilisi’s multiculturalism.
Soviet-Era Transformations
After Georgia was taken over by the Soviet Union in 1921, life in these houses changed:
During this time, painting house exteriors in vibrant colors or decorating them individually was prohibited. The goal was architectural uniformity. Today, the colorful facades seen across Tbilisi often reflect a quiet rebellion against that past.
Everyday Life and Local Legends
One charming detail about these houses is the grapevines that still grow in many courtyards. Some have been there for generations, climbing stairways or forming shady canopies. Locals still make homemade wine from the grapes—fitting, in a country where winemaking has an 8,000-year-old history.
Multilingual Lives Under One Roof
Georgians, Armenians, Azerbaijanis, Jews, and Russians once lived side by side in these homes. They shared kitchens, courtyards, stories, and songs. This unique blend of languages and traditions is part of what gives these houses their lasting charm.
A Tradition That Still Breathes
Today, many of these buildings are overshadowed by modern apartment complexes and trendy cafes, but they are far from forgotten. Despite signs of wear, many are still lived in—and they continue to echo with the spirit of old Tbilisi.
Nisan 2025’te Tiflis’te birkaç gün geçirdik. Avlusu olan bir evde kaldık. Evimiz, ahşap balkonlarla birbirine bağlanan o eski yapılardan birinin alt katındaydı.Komşumuz yaşlı bir Gürcü kadındı. Aynı dili konuşmamamıza rağmen, her sabah bize gülümsedi ve el sallayarak uğurlardı.Yürüdüğümüz her sokak, sanki başka bir avluya açılıyordu. Şehir, bizi bu iç içe geçmiş yaşamların kalbine yönlendiriyor gibiydi.
Tiflis sokaklarında yürürken eski binaların içindeki yaşama dair bir sahneye tanık olmak oldukça olağan. Açık bir kapıdan bakınca, çamaşır iplerinde dalgalanan renkli çamaşırlar, saksılarda yetişen domatesler ve merdiven başında sohbet eden komşulara ratgelebilirsiniz.
Bu alanlar sadece arka bahçeler değil canlı birer yaşam alanı. Bu manzarayı çerçeveleyen bu binalara “İtalyan avlulu evler” deniyor.
“İtalyan” Ama Tam Anlamıyla Gürcü
“İtalyan avlulu ev” adı, doğrudan İtalya ile bir bağlantı kuruyormuş gibi görünse de bu tam olarak doğru değil. Bu terim, bu evlerin planının İtalyan şehir evlerine benzediği düşüncesiyle ortaya çıkmış. Oysa bu yapılar, yerel ihtiyaçlara göre şekillenmiş ve Osmanlı ile İran mimarisinin etkilerini de taşıyor.
Temel Mimari Özellikler
Merkezi avlu: Tüm daireler ortak bir açık alana bakar.
Ahşap balkonlar: Avlunun etrafını sarar ve ortak geçiş yolları olarak kullanılır.
Dış merdivenler: Genellikle avludan katlara çıkan açık merdivenler bulunur.
Çok haneli yaşam: Aynı yapıda birden fazla aile birlikte yaşar.
Bu evler, 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında, Çarlık döneminde Tiflis’te popülerlik kazandı. 1801’den itibaren Rus İmparatorluğu’na bağlı olan bu şehir, bu dönemde hızla kentleşti. Farklı etnik ve dini kimliklerin bir arada yaşadığı bir ortamda bu yapılar, Tiflis’in çokkültürlü yapısının fiziksel bir yansıması haline geldi.
Sovyet Döneminde Dönüşüm
1921’de Gürcistan Sovyetler Birliği’nin kontrolüne geçince, bu evlerdeki yaşam da değişti:
Pek çok ev kamulaştırıldı, birden fazla aileye tahsis edildi. Avlular sadece estetik değil, zorunlu ortak yaşam alanlarına dönüştü.Yeni yapı inşaatı azdı, mevcut binalar yeni düzene göre dönüştürüldü.Bu dönemde evlerin dış cephelerini renkli boyamak ya da bireysel süslemeler yapmak yasaktı. Amaç, mimari bir birlik sağlamaktı. Bugün Tiflis’te görülen renkli cepheler, o dönemin kısıtlamalarına karşı sessiz bir başkaldırı olarak da yorumlanabilir.
Gündelik Hayat ve Yerel Efsaneler
Bu evlerin en sevdiğimiz detaylarından biri, bazı avlularda hâlâ varlığını sürdüren asmalar. Kuşaklar öncesinden dikilmiş olan bu üzümler, kimi zaman merdivenleri sarar, kimi zaman gölgelik oluşturur. Yerel halkın, bu üzümlerle hâlâ kendi şaraplarını yaptığı biliniyormuş. Bu da 8.000 yıllık şarap yapım geleneğine sahip bir ülke için oldukça anlamlı olmalı.
Tek Çatı Altında Çok Dilli Yaşam
Gürcüler, Ermeniler, Azerbaycanlılar, Yahudiler ve Ruslar… Bu evlerde bir zamanlar yan yana yaşadı. Mutfakları, avluları, hikâyeleri ve şarkıları paylaştılar. Bu dillerin ve geleneklerin iç içe geçmişliği, bu evlerin bugünkü cazibesinin de bir parçası.
Yaşamaya Devam Eden Bir Gelenek
Bugün bu binaların birçoğu modern apartmanlar ve kafeler arasında gölgede kalmış olsa da, hâlâ şehrin dokusunun canlı bir parçası olarak yaşamaya devam ediyorlar. Kimi zaman bakımsız, kimi zaman sessiz; ama hâlâ ayakta. Eski Tiflis’in sesi hâlâ bu avlularda yankılanıyor.
This website uses cookies to ensure you get the best experience on our website.